Japon yaban turpu olarak da bilinen vasabinin tarih sahnesinde görünürlüğü Asuka dönemi olarak adlandırılan MS 538-710 yıllarını kapsar. Kültürel ve sanatsal yeniliklerin yaşandığı bu dönem Japonların Budizmle tanışması açısından da dönüm noktasıdır. Vasabinin yemeklere baharat olarak eklendiğini yenice kurulan budist tapınaklarının yemek tarifi kayıtlarından biliyoruz. Aynı zamanda bu çeşninin ilaç olarak kullanıldığını da vasabi isminin en eski Japon şifalı bitkiler ansiklopedisi olan “Honzo Wamyo”da geçmesiyle anlıyoruz.
Tamamen Japon kültürüne ait bu kök bitki bölgenin dağlık alanlarının soğuk, berrak derelerinde 17. yüzyıla kadar kendi halinde yabani büyür. Herkes tarafından benimsenmeye başlanmasıyla kullanım alanı genişler. 17. yüzyıl ile beraber ise özel olarak yetiştirilmeye başlanır. Günümüzdeki namını borçlu olduğu suşi ile, ancak 1800 lü yılların başlarında tanışır. Lezzetinin suşiye çok yakıştığı gerçeğinin aksine, vasabinin öncelikle balık kokusunu azaltmak ve çiğ balıktaki bakterilerin üreme hızına müdahale edebilmek için dahil edildiği söylenir.
Sanayileşmenin her alana nüfuz etmesiyle soğutma ve dağıtım teknolojileri gelişir. Ve besin maddelerinin globalleşmesinden vasabi de pay alır. Dünyanın dört bir tarafından artan vasabi talebiyle rendelenerek taze taze tüketilen bu çeşninin macunu ve -çaydan ilham alınarak, kurutulup tozu da üretilmeye başlanır. Yeni formlarının yanında vasabi içeren kozmetik ve sağlık ürünleri ile kullanım alanı daha da genişler.
Fakat bir sorun vardır.
Vasabi, ekim alanının oldukça kısıtlı olması, bakımı, hasattan sonra bile su içinde özel ilgiye ihtiyaç duyması, zorlu hasat süreci gibi pek çok etken sebebiyle pahalı bir kök bitkidir ve hoyratça her alanda kullanılması ekstra ekstra maliyet anlamına gelir.
Tam da bu noktada endüstri, mutfak için kendine açtığı alanda bu durum için bir ‘çözüm’ üretir. Vasabiyle aynı familyadan Avrupa yaban turpu, hardal ve yeşil boyanın karışımından vasabiye benzer yeni ve ucuz bir vasabi üretir. Böylece herkes vasabiye daha kolay ulaşabilir; ama yeni olanına.
Avrupa’da, Amerika’da Uzak Doğu lezzetleriyle tanışmak için Japon restoranlarına giden insanlarsa maalesef vasabinin çok uzaktan akrabasıyla tanış olur. Eğer Japonya’da değilseniz, çok büyük ihtimalle Japonya’da marketlerde ‘Avrupa vasabisi’ olarak ayrıca satılan bu yeni vasabiyi tatmış olacaksınız.
Açık kaldığında 15 dakika içinde aromasını kaybeden bu pahalı ve tamamen Japon lezzeti şifa deposunun gerçeğini bulmak damak tadınıza kalıyor: Gerçek vasabinin rengi, parlak yeşil ve tadı daha yumuşakken sahte vasabinin tadı, damağınızı yoğun acıya maruz bırakıyor.
Not: Yine de, bir oturuşta büyük miktarlarda vasabi yemeye çalışmayın; fiziksel olarak acı verici olabilir. Öyle ki çocuğunu vasabi ile besleyen bir anne, birçok gözlemci tarafından çocuk istismarı ile suçlanmıştır.