Sanat sineması, gişe sineması mevzuları sürüp giderken bir yandan da binlerce film hazırlanıyor. Film yapımı -başta Hollywood olmak üzere- her zaman kendisini seyrettirecek bir yol buluyor. Hollywood popüler sinema üretse de iyi hikaye anlatabildiği için alıcısı sürekli oluyor.
Film yapımı: Ana akım hedef kitlenin belirlendiği popüler sinema, “sanat sanat içindir” tarzında film yapanlar ve bağımsız düşük bütçeli filmler yapanlar olarak üç tabirle ele alınır. Sanat-gişe ayrımı yerine “film filmdir” ve “izlenebilir” bir film olmalı düşüncesindeyim. Genelde sanat filmleri sıkıcı olarak görülür. Hollywood'un etkili filmcilerinden biri “O Kediyi Kurtar” isimli kitabında filmlerin yapısının aynı olduğunu ve insanın seyretmesi için uygulanan yapının bütün filmlerde aynı olduğundan bahseder. Varoluşsal filmler pek seyredilmez.
Misal olarak sanat filmi harikası olarak görülen Memento (Akıl Defteri 2020), yapımcısının diğer filmleri kadar izlenme oranı yoktur. Düşündürmeden, seyircinin kafasını yormadan hikayesini akıcı bir şekilde anlatan filmler seyredilir açıkçası. Sıkılmadan seyrettirme kuralı bulunmuş! ve her zaman tıkır tıkır işler. Çünkü insanız, duygu, hislerimiz ve iyi hikaye dinlemeye ihtiyacımız var. Fakat varoluşsal ve düşündüren “sanat sineması” seyirciye zor geliyor. Memento gibi seyirlik tarafı olan bir film “sıkıcı” olarak görülüp ilk haftada sinemadan kaldırılıyorsa “sanat filmleri”nin izlenme oranını tahmin edebilirsiniz.
Sanat filmlerinin sıkıcı olmadığını ve seyirlik mevzusunu başka bir yazıda ele alabiliriz. Fakat ikisini birden yapmak gerçekten ustalık istiyor. Üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir mesele: Her alanda insana kendisini düşünmeye sevk eden şeyler, özellikle varoluşsal konular neden sıkıcı olarak gelir. “Dertli filmler” sıkıcı olmak zorunda mı? Bir film insana ayna olacaksa insana neyi hatırlatmalı? Ne dersiniz?
Memento filminden bir replik ile bu hafta düşünceye dalmak iyi gelebilir.
- “Kendimize kim olduğumuzu hatırlatmak için hepimizin aynalara gereksinimi var.”