Yakın zamanda hayatını kaybeden Doğan Cüceloğlu'nun yaşamını anlattığı son kitabında bir mevzuya denk geldim. Kendi yaşamından ve gözlemlerinden çıkardığı dersleri anlatıyor. Seksen yıllık ömrünün bütününe bakarak hayatın anlamının üzerine duruyor en başta:
“Bana göre hayatın anlamı 'keşif”tir. Hayat bir keşif yolculuğudur. Neyi keşfedeceksin? Özünü, kendini. Peki, ilişkilerin içinde bunları nasıl yöneteceksin? Büyük resmin içinde nasıl anlamlı, coşkulu ve güvenli kalacaksın?” sözleri çok anlamlı. Sadece bir psikolog olarak değil kendi yaşamını ele alarak söylemesi ayrı bir değer.
Keşif sözcüğünü coğrafya kitaplarında okurduk; kim hangi ülkeyi keşfetmiş? Sonra uzay bilimlerinde karşımıza çıktı; yeni madde ya da çok uzaklarda gezegen keşfedilince. Aslında keşfedilecek şey çok yakında, hem de çok; insanın kendisi. Bazı kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi gaz vermek yerine keşfe davet etmek en makulü. İnsan acizliğini keşfetse neler olur kim bilir.
Sinemaya gelecek olursak. İyi filmler sağlam insan psikolojisi üzerine kurulur. Doğan Cüceloğlu’nun bahsettiği yolculuk her filmdeki karakterin yaşadığıdır. Kahramanın Yolculuğu tabiri burdan gelir. Arayış insanın özünde var. Keşif, filmde iki boyutlu: Hem filmi yapan, hem seyreden için. Film yapma sürecinin en başında bu keşfin tohumları vardır. Bir filmci daha önce yapılmış bir konu da olsa kendi bakışıyla yeni bir keşif yolu bulur ve karakterini oraya sürükleyerek filmi yapar. Burda duygular, hisler önemlidir. Çünkü insan sadece maddeden ibaret değil. Keşfetmesi gereken çok şey var.
Filmler insanın kendini keşfe bir yol açabilir. Farkına varmasını sağlayabilir. İnsan aramaya müpteladır. O yüzden seyirci filmdeki karakterin neyi aradığına ve sonunda neyi bulacağına odaklanır ve heyecanla seyreder. Film seyretmek için bir neden budur; merak. İnsanın kendisinin neyi bulacağını düşündüğü an keşif süreci başlayacaktır.
Sizi yeni keşiflere sürükleyen filmler var mı?