Perdeye yansıyan film şeridi gibi saatin içindeki akrep yelkovan da yaşananların farkında olmadan dönüp durur. O anı, içinde olduğu vakti yaşayan karakterler anlar bütün hisleriyle. Geçtiğimiz yıl insanın canını derinden yakan onlarca felaket yaşandı. Her biri kapanmayacak farklı izler bıraktı. Fakat, her zaman olduğu gibi hayat devam etmekte.
Sinemanın mevzusu ne olduğu değil nasıl olduğudur aslında. Ve nasıl olur da her şeye rağmen insanın yıkılmadan hayatını devam ettirebildiği önemlidir. Kiyarüstemi'nin Ve Yaşam Sürüyor (1992) filmi tam bunun üzerinedir. Arkadaşımın Evi Nerede (1987) filmini çektikten birkaç yıl sonra o bölgede 40 bin kişinin hayatını kaybettiği, on binlerce kişinin etkilendiği büyük bir deprem yaşanır. Kiyarüstemi filmdeki bir kaç çocuğu arama yolculuğuna çıkar ve bunun üzerine bir film yapar. Bu onun sadece film yönetmeni olmadığını gösterir. Sinemayı, hayatın bir parçası görmesiyle ilgilidir. Ve Yaşam Sürüyor filmi boyunca karşılaştığı kişilerin hikayeleriyle depremde yaşanan onca acıya rağmen hayatın nasıl devam edildiğini gösterir. Aynı anda seyirci de bu yolculuğa çıkar. Sinemanın sınırlarını aşan ender filmlerden biridir. Kendi tabiri ile hem belgesel hem kurgu niteliğindedir. Hakikati görünen gerçekle öyle ustaca örter ki bütün yalınlığıyla seyirciye tefekkür ettirerek hissettirir.
Şu satırlardan sonra gözlerimizi kapatıp biraz düşünsek kapıları aşar mıyız yoksa! Ve Yaşam Sürüyor filminden bir sahne: Depremde ölenlerin toplu defnedildiği bir yer, müzik zamanla ağıtların yerini alıyor, kamera hareket ediyor, ağaçların arkasında cenaze arabası ilerliyor, kamera duruyor ve öndeki ağaçların altında birkaç çocuk kendi arasında oyun oynuyor.
Kafa gözümüz sürekli görmek ister. Biraz kapayarak görüneni perdeleyip ardındakini düşünmek ve hissetmek gerekir. Sinema ve kurgu bir anlamda akışı keserek örtmek ve vurgu yapmaktır.